Ali Ekrem, Edebiyyât-ı Cedîde’nin uyumsuz şairi... Ne ilgileri ve zevkleri, ne de edebiyat anlayışı diğerlerine benzer... Herkesin içtiği sudan içmeyi reddettiği için, hep yalnızdır ve bu kaderi eserleri de paylaşır. Basılmış hiçbir kitabının henuz yeni harflere çevrilmemiş olması da müsvedde hâlinde kalmış eserlerinin bir türlü hatırlanmayışı da terkedilmişliğinin en büyük alâmetleri değil mi?
Elinizdeki kitap, şairin Tâir-i İlâhî adıyle nazma çektiği mistik-tasavvufî bir hikâyedir ve Ali Ekrem’den söz açan kaynaklarda adına bile tesadüf edemeyeceğiniz kadar unutulmuştur. Türk edebiyatının son mesnevîsi olmak iddiasını taşıyan bu eser, 1920’li yıllardan beri müsvedde hâlinde çile dolduruyor ve basılacağı günü bekliyordu. Bugün ilk defa okuru ile buluşuyor. Anka’nın gözüyle her iki âlemden manzaralar seyretmek isteyenlere...