Atlı Göçebe Bozkır Medeniyeti’nin derinliklerinde insan-hayvan ilişkileri o derece yoğundur ki, adeta canlılar insan, hayvan diye sınıflandırılmadan adı konulmamış birçok özellikleri ile her iki canlı türü aynıydılar.
Çeşitli isimler altında sayıları çoğaltılan dinin, esasen bir tane olduğu, anılan isimlerin zaman ve mekânla ilişkili olduklarını düşünmek, halk inançlarında yaşamakta olan ve hayvanları da içeren inançları anlamlandırmada yeni ufuklar açabilir.
Esasen Atlı Göçebe Bozkır kültürünün Anadolu ve yakın çevresindeki izlerine dair maddi kültür verilerinin tespiti, sözlü kültür verilerine paralel olarak gelişmektedir. İslamiyet’ten önceki Türk kültür tarihinin, antropoloji, arkeoloji, mitoloji bağlamında, Anadolu ve yakın çevresi Türk kültür coğrafyasında, halk inanmaları zemininde araştırılması, kültür tarihinin Anadolu halkasına katkılar sağlamaktadır.
Hayvan üslubu ile Hun sanatına yansıyan hayvan resimleri muhakkak ki sadece bir süs vasıtası değillerdi. Bunlar, bir takım büyüsel unsurları da içeriyorlardı. Tabiatla, bu arada hayvanlarla iç içe olmak bir takım antropolojik içerik de taşıyorlardı. Hayvanlarla ilgili tabu olarak kabul edilen hususlar ile insanların, onların kılığına girebilme inancı, günümüz halk inançları ile sözlü kültür verilerinde yaşamaktadırlar. Bu yansıma, doğum evvelinden başlayan inanç sürecinde doğumdan sonraki tasavvurlara kadar yansımıştır.