Yola gidenin halini Allah bilir. Her şey olabilir. Yolda yeni projeler gelişebilir. Programa yeni ülkeler ilave edilebilir. Fakat ana güzergâhımız değişmez. Bizim yolumuz da, yönümüz de bellidir. Biz bu sefer İran’dan Turan’a doğru gideceğiz. Atalarımızın göç yolunu takip edeceğiz. Biz bu gezide esnek bir program izleyeceğiz. Göç yolda düzelir mantığıyla hareket edeceğiz. Fakat mutlaka Tebriz, Tahran, İsfahan,Merv ve Köhne Ürgenç’ten geçeceğiz. Buralarda yaşayan soydaşlarımızla hasret gidereceğiz. Atalarımızdan kalan tarihi eserleri yerinde göreceğiz. Sultan Melikşah’ın, Sultan Sencer’in,Enver Paşa’nın, Ebülfez Elçibey’in ve diğer büyüklerimizin mezarlarını ziyaret edeceğiz. Ruhlarına Fatihalar göndereceğiz.
Ben Orta Asya’ya yaptığım bütün gezilerde sanki yakın akrabalarımı ziyaret etmiş gibi olurum. Onları uzaklardaki yakınlarım gibi görürüm. Yıllardır gelemediğim için bir eziklik, bir burukluk hissederim. Onların gönüllerini almaya, kendimi affettirmeye çalışırım. Çoğu kez ben de aynı içtenlikle, aynı sıcaklıkla karşılanırım. İşte o an var ya herşeye değer. O an sanki birbirine hasret iki kardeşin kucaklaşması gibi gelir bana. Onlarla yakın arkadaşlıklar, kalıcı dostluklar kurmaya çalışırım. Sonra oralarda ecdadımızdan kalan eserleri gördükçe Türk olmanın haklı gururunu yaşarım. Ayağımı yere daha sağlam basarım. Kendimi daha güçlü hissederim. Yol yorgunluğundan eser kalmaz.