Herkes yeni coğrafyalara gitmek, yeni ülkeler görmek, bütün dünyayı dolaşmak ister. İşte ben de bu duygu ve düşüncelerle her sene yollara düşüyorum. Kırım'dan Tuva'ya, Kazakistan'dan Moğolistan'a kadar bütün Türk Dünyası'nı dolaşıyorum. Türk ülkelerini bir bir geziyorum. Oralarda kendi kültürümü, kendi tarihimi, kendi köklerimi arıyorum.

İşte bütün bunları herkesle paylaşmak, Türk Dünyası'nı herkese tanıtmak istiyorum. Çünkü oralar bilinen,tanınan yerler değil. Viyana değil, Paris değil. Oralarda deniz yok, sahil yok,turistik tesis yok. Onun için biz de mecburen yazacağız, çizeceğiz,anlatacağız. Fakat bu iş sadece okumakla olmaz. Hayal kurmakla, kendi içinde yolculuğa çıkmakla olmaz. Siz de oralara gidin, gezin, görün. Tanrı Dağları'nda kamp kurun. İpek Yolu'nda yolunuzu kaybedin. Taklamakan Çölü'nde kumfırtınasına yakalanın, Moğolistan bozkırlarında ata binin. Bir Moğol çadırına misafir olun. At eti yiyin. Kımız için. Orhun Nehri'nde yıkanın. Orhun Abideleri'ni ziyaret edin. Baykal Gölü'nde balık tutun. Tuva'da Şaman ayinine katılın. Altaylar'da kayak yapın. Olayları bire bir yaşayın. İşte o zaman hayallerinizden daha fazlasına ulaşırsınız. Farklı coğrafyalarda dolaşmanın,yeni ülkeler görmenin, değişik ortamlarda bulunmanın keyfini yaşarsınız.Böylece hayal gücünüz artar. Bakış açınız genişler, olaylara daha yukarıdan bakarsınız. Daha uzağı görürsünüz.

Kim ne derse desin, orası bizim dünyamız. O insanlar bizim insanlarımız. Ama aramızda tam 1000 yıllık bir ayrılık var. Zaman farkı var. Mesafe farkı var. Her şeye rağmen dil, din,kültür farkı var.