Kürtün, bölgenin 1461 yılında fethiyle beraber bazen kaza ve bazen de nahiye statüsüyle Trabzon’a bağlı olarak Çepni Türklerinin bulunduğu bir yerdir. Kürtün ve çevre köylerinde Türlerden başka Rumlar da bulunmaktadır. Rumlar, bölgeye Türkler gelmeden önce yörenin yerli ahalileriydiler. Ortaasya’dan yola çıkarak Erzurum üzerinden buralara göç ederek gelen Türk gurupları da zaman içinde Kürtün’ü nasli sakini oldular. Bazen ayrı köylerde, bazen de aynı köyü paylaşarak yörenin eski sakinleriyle birlikte yaşamaya başladılar. Mesela, Kürtün kazasının modern dönemde merkezi olan Uluköy, Rumların hiç yer almadığı köylerden biriydi ve Türklerin kurduğu bir yerleşim yeriydi.
Bu asırlarda iç kesimlerdeki yerleşim yerleri güvenlik açısından daha uygundu. Kürtün de, sahilden uzakta, demografik yapısı ve yoğunluğu ile tercih edilen yerleşim yerlerindendi. 16. ve 17. asırlarda Batum’dan Zonguldak’a kadar sahil boyunca kentleri, köyleri ve boğaz kenarlarını yağmalayan, ele geçirdiği insanları köleleştiren Hristiyan Kozakların saldırıları sahilde meskûn olanlar için caydırıcıydı. Bu nedenle Kürtün gibi iç kesimlerde yer alan yerleşim yerleri güvenlik ve emniyeti bakımından tercih ediliyordu. Güvenli bir yerleşim yeri olan Kürtün’ün sınırları dönem içinde Eynesil, Görele, Tirebolu, Yağlıdere ve Giresun’a kadar uzanmıştır. Kaza merkezi, Tirebolu’dan Gümüşhane’ye doğru uzanan Harşıt nehri üzerinde kolay ulaşım güzergâhı üzerinde olan Cayra’dır. Bu nedenle Kürtün, yukarıda bahsedilen geniş alanın adıdır. Kaza merkezi çoğunlukla Cayra olmakla beraber zaman içinde farklı noktaların da kısa süreli de olsa kaza merkezi olarak göründükleri dikkati çekmektedir. Tirebolu kısa bir dönem Kürtün kaza merkezi olarak görülürken, asrın sonlarına doğru yaz aylarında Güvende de kaza yöneticilerinin taşındıkları ve yönetimi buradan sürdürdükleri vakidir.