Endülüs'te kurulan devletler aynı zamanda siyasi ve dini bir anlayışa sahipti. Bunlar arasında Murabıtlar gibi dini ve özellikle Maliki mezhebini temel anlayış ilkesi olarak kabul eden yönetimlerin bilim ve kültüre yaklaşımı, temel kabulleri doğrultusunda olmuştur. Nitekim Hourani'ye göre Endülüs hükümdarlarından bazıları, oldukça geniş ufuklu kimseler olmakla beraber, rejimlerinin istikrarı için ulema kesimince yönlendirilen mutaassıp tebaalarına muhtaç olduklarından, yeni fikirlerin ülkeye sokulması konusunda ihtiyatlı davranmak zorunda kalmışlardır. (Haurani, 2000) Bu doğrultuda hem bazı devletler hem de fukaha, bilim ve bilimsel yeniliklere tutum ve davranışları devlet yapısı ve anlayışı doğrultusunda şekillenmiş, eğitim sistemi de bu doğrultuda yönlendirilmiştir. Endülüs'te bilimleri şekillendirmede eğitimin önemli bir payı vardır. Burada üç aşamalı bir eğitim ve öğretim sistemi yürütülmüştür. İlk eğitim altı yaşından başlayarak altı yedi yıl sürmektedir. Bir sonraki süreçte Kur'ân-ı Kerîm ve ilmihal bilgileri yanında Arapça ve şiir öğretiliyordu. Eğitim ve öğretim yeri ise küçük mescitler ve camilere yakın evler, öğretmenlerin kendi evleri veya devlet tarafından açılan yatılı mektep mekânları kullanılmıştır. Bu iki süreci bitiren öğrenciler istedikleri takdirde hocaların/müderrislerin oluşturduğu eğitim ve öğretim halkalarına katılabiliyordu. Gönüllü olan bu öğretim halkalarında dil ve edebiyat, fıkıh, tefsir, hadis, tıp, matematik, kimya gibi ilimler okutulurdu. Tıpla ünlenen müderrislerin de kendi halkasında öğrencilerine ve katılımcılara çağın tıbbî verileri doğrultusunda öğretimde bulunmaktaydı. Bunun yanında tıp eğitimi teorik ve pratik olarak hastanelerde de verilmekteydi. Öğrenciler buradaki performansları doğrultusunda hocaları tarafından sınav yapılar ve kendilerine hekimlik icazeti verilirdi.