Modern devletin temel güvenlik aygıtlarından biri olan polis teşkilatı, yalnızca suçla mücadele eden bir yapı değildir; aynı zamanda siyasal iktidarın toplum üzerindeki kontrol mekanizmalarından biri olarak işlev görmektedir. Tek Parti Rejiminden Çok Partili Hayata Polis ve Siyaset İlişkisi başlıklı eser, polis ve siyaset ilişkisini tarihsel ve kuramsal bir çerçevede ele alarak güvenlik bürokrasisinin siyasal süreçler üzerindeki etkisini incelemektedir. Özellikle Tek Parti dönemi ve çok partili hayata geçiş süreci bağlamında polis teşkilatının kurumsal dönüşümü, iktidarla kurduğu organik bağ ve siyasal alan üzerindeki etkisi kapsamlı biçimde değerlendirilmektedir. Kamu düzenini sağlamanın yanı sıra siyasal alanın biçimlenmesinde merkezi bir rol üstlenen polis gücünün, 1937 tarihli Emniyet Teşkilatı Kanunu ile nasıl yeniden yapılandırıldığı ve Tek Parti rejiminin otoritesini pekiştirmedeki işlevi ayrıntılı biçimde ele alınmaktadır. Eserde, polisin siyasal muhalefeti kontrol etme, rejimin meşruiyetini güçlendirme ve çok partili hayata geçiş sürecinde iktidarın devamlılığını sağlama doğrultusundaki konumlanışı tartışılmaktadır. Bu doğrultuda, hukuki düzenlemeler, istihbarat faaliyetleri ve baskı mekanizmaları çerçevesinde polis teşkilatının devletin siyasal yapılanmasında nasıl bir araç hâline geldiği irdelenmektedir. Kuramsal yaklaşımlar ışığında polis-siyaset ilişkisi çözümlenirken, güvenlik politikalarının toplumsal ve siyasal etkileri disiplinlerarası bir bakışla ele alınmaktadır. Güvenlik, iktidar ve toplumsal düzen ilişkisini yeniden düşünmek isteyen akademisyenler, araştırmacılar ve konuya ilgi duyan okurlar için bu eser, polisin otoriter bir rejim altında nasıl konumlandığını ve çok partili sisteme geçiş sürecinde geçirdiği dönüşümü inceleyerek literatüre önemli bir katkı sunmaktadır.