Uluslararası siyasal antlaşmalarda, siyasal değişim süreçleri ölçüsünde, bir süreklilik mevcut değildir. Diğer bir deyişle, uluslararası siyasal ilişkiler daima bir elastikiyat içindedir. Çünkü bu ilişkiler, herzaman aynı düzeyde bir devamlılık arzetmezler.
Bunun karşısında,süreklilik gösteren, bir defa verildiği yahut icra edildiği zaman değiştirilemeyen antlaşmalar ekonomik ve ticari antlaşmalardır.Bu tip antlaşmalar, devletlerin yapılarına göre, bir taraf aleyhine olmak üzere daima değişim arzeder. Buna en iyi örnek, Osmanlı Devletinin Avrupa devletleriyle yaptığı ekonomik ve ticarî antlaşmalardır.
İlkin kapitülasyonlar olarak karşımıza çıkan bu ticarî antlaşmalar, XVIII. yüzyıla gelindiğinde,bütünüyle Osmanlı Devleti aleyhine olarak gelişmiş, sonuçta devleti bir açık pazar haline getirmişti. Bu olumsuz gelişmeler sonucu,Batılı kapitalist devletlerden borç almak zorunda bırakılan Osmanlı Devleti, nihayet tekerrür eden bu borçlar altında ezilerek, hızlı bir çöküş sürecine girmiştir.
Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu dönemlerde, bu ticaret antlaşmalarının devlet bünyesine olumsuz bir etkisi olmamış, fakat siyasal ve ekonomik zaaf dönemlerinde devletin çöküşüne büyük ivmeler kazandırmıştır.
Alınan bu borçlar,İmparatorluğun tarih sahnesinden silinmesinden sonra bile problem olmaya devam etmiş, bu imparatorluktan toprak alan devletler, özellikle Osmanlı borçlarının yüzde yetmişinin kendisine yüklendiği Türkiye Cumhuriyeti, uzun bir süre bu borçlarla uğraşmak zoruna kalmıştır.
Kitabın “Giriş“bölümünde devlet borçlanması konusunda genel bir bilgi verdik. Yaptığımız çalışma esnasında, konu ile ilgili olarak yazılan belli başlı kaynaklar gözden geçirilmiştir. Ayrıca konu yalnızca mâlî açıdan ele alınmamış,hukukî ve iktisadî yönlerine de temas edilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin çöküşünün en büyük etkenlerinden biri olup, Türkiye Cumhuriyetininde omuzlarında 30 yıl kadar bir yük oluşturan Osmanlı Dış Borçları konuya ilgi duyanlara bir açılım getirebilmişse,amacına ulaşmış olacaktır.