Emeviler devrinden itibaren İslâm Devleti’nin sınırları pek genişlemiş, İslâmiyet, içine birçok milletler ve medeniyetler almış, dolayısıyla Arap dili ve düşüncesi, ele geçirilen yerler halkının dil ve düşünceleri ile ve ele geçirilen yerler halkının hayat ve düşünceleri de Arap hayat ve düşüncesi ile kaynaşmıştı.
Bu kültür ilişkilerinin başlıca merkezleri, yukarıda belirtildiği üzere, Şam, Irak, Kûfe,Basra, Mısır gibi yerlerdi. Bu yörelerdeki yerli kültür ve medeniyetin Müslümanlar üzerinde etkisi oldu ve çeşitli tartışma ve müzakerelerle birlikte yerli kültürler de tesirini hissettirdi.
Yabancı medeniyetlerden etkilenmeleri Müslümanlara, inançlarını yeniden inceleme ve bu fikirler karşısında savunma gereğini doğurdu. Bu suretle mezhepler teşkil edilerek, bu mezheplerde yeni ilahiyat sistemleri okutuldu. Abbasiler devrinde de Yunanca’dan ve diğer dillerden tercümelere ağırlık verilmiş ve pekçok eser bu devrede Arapça’ya kazandırılmıştı. Ayrıca din ayrılığı gözetilmeksizin birçok bilgin, Abbasi Devlet idarecilerinin çevresinde toplanmış ve fikrî gelişmede rol oynamışlardır. Elinizdeki kitap, tüm bu konulara ve İslâm Felsefe ekollerine değinmektedir.