Teokrasi siyasi otoritenin, tanrının temsilcileri olduklarına inanılan yöneticilerin elinde bulunduğu siyasi düzen ve din erki olarak tanımlanır. Bu terim daha sade bir anlatımla, dine dayalı yönetim biçimi demektir. Eskiçağ devletlerinin çoğunda teokratik yönetimin izlerine rastlanır. Bu devletlerden biri Hititler diğeri ise Urartulardır.
Hitit ve Urartu Krallıkları’nın tarihi hakkında bilgi sahibi olduğumuz verilerin çok önemli bir kısmı dini kaynaklardan ibarettir.
Hitit vesikalarının yarıdan fazlasını dini kaynaklar oluşturur. Urartu yazıtları ise tanrıların anıldığı ifadelerle başlar ve yine bu ifadelerle son bulur. Her iki uygarlığın kralları, gerek siyasal gerekse askeri faaliyetlerini tanrılarının hoşnutluğunu ve memnuniyetini kazanmak için gerçekleştirmişlerdir.
Bu durum Hitit ve Urartu Krallıkları’nın siyasal yapılarında dine ne kadar önem verdiklerini gösterir. Böylece her iki krallığın yönetim sistemlerinde din ön plana çıkmış ve yönetim şekillerini büyük ölçüde etkilemiştir.
Eski Anadolu’daki ilk siyasi birliği oluşturan Hititler, teokratik monarşi adı verilen bir idare şekli ile yönetiliyorlardı. Güçlerini tanrılardan aldığına inanılan kralların, ölümden sonra tanrı olduklarına inanılıyordu. Hitit kralları kurbanların eksiksiz yerine getirilmesi, tapınaklarının bakımı ve dinî bayramların yapılması ile birinci derecede sorumluydular. Kutlanmayan bayramların tanrıların gazabına neden olacağına inanılıyordu.
Bir başka Anadolu uygarlığı olan Urartuların merkezi otoritesi ise başlangıçta olmasa bile, krallık güçlendikçe gücünü dinden almıştır.
Urartu kralları da Hititler kralları gibi yaptıkları işleri tanrıları adına icra ediyorlar, onlara kurbanlar sunuyorlar ve tapınaklar inşa ediyorlardı. Hatta Urartu krallarının askeri seferleri zaferle sonuçlanmışsa, bunun tanrıların sayesinde elde edildiğine inanılıyordu.