Sinop’un büyük bir tarihi geçmişine ve kültürel zenginliğine rağmen türkülerinin sayısal ve konu çeşitliliği bakımından bu paralelde olmaması, türkülerini araştırmaya ve sonuçta bu kitabı yazmaya giden yolu açan ana nedenlerdir. Araştırmalarımı yazmaya başladığımda ise ikinci bir soru zihnimi meşgul etmeye başladı; “Neden bu yöreye ait hiç uzun hava yok?...” Uzun havalar için nasıl bir kültür ortamı gerektiği konusunda yararlanabileceğim bir araştırmaya ulaşamadım. Aslında bu konuya yönelik çok sayıda araştırma ve yayın varken, bunlar sadece türler, yöreler, söz içerikleri ve müzikal özellikler ile sınırlı idi. Bu konuda kendi ulaştığım bulgular ve sonuçlar ilerideki sayfalarda yer alacaktır.
Türkü yakmak, halkın kimseye anlatamayacağı duygu ve düşüncelerini, dertlerini, sıkıntılarını müzik yolu ile anlatmasıdır. Halkın içini dökme yollarından biridir. Bu nedenle bir yörenin türkülerinin sayısı, müziksel özellikleri ve türkü sözlerinin konusu ile tarihsel süreçte sosyal, kültürel ve ekonomik yaşam düzeyi arasında bir ilişki bulunmaktadır.
Hocam Cahit Öztelli, bir toplumun gerçek tarihini öğrenmek istiyorsanız türkülerine bakın demişti. Bu durumda toplumsal yaşamın alt yapısını oluşturan sosyal, kültürel ve ekonomik yaşam, bir taraftan yöre türküleri için yönlendirici ve belirleyici olurken, diğer taraftan türküler de o yörenin geçmişte nasıl bir yaşam sürdüğü hakkında bilgiler vermektedir. Bu konu kitabın ana konularından birini oluşturmuştur.