Kafka’nın eserleri için kullanılan “Kafkaesk” kavramı temelde, bireylerin kendilerinden üstün otoriter yapılar ya da mantığa ters düşen sistemler karşısında yaşadığı büyük çaresizliği anlatır. Bu kavram, Anar’ın bazı eserlerinde yarattığı tekinsiz atmosfer için de rahatlıkla kullanılabilir. Kafka’nın Dava romanı, insanın varoluşunu gerçekleştirme yolculuğunu metaforik bir hikâye üzerinden anlatır. Romanda anlatılan hikâye, bir adam ve bir bekçi hakkındadır. Adamın biri, önünde bir bekçinin durduğu bir kapıdan içeri girmek ister ancak bekçi ona girişin yasak olduğunu ifade eder. Adam, günlerce, haftalarca, yıllarca bekler, beklerken yaşlı bir adama dönüşür, ancak kapının neden açılmadığını sorgulamak aklına gelmez. Günün birinde artık yaşamı sona erdiğinde o kapının sadece kendisi için açıldığını ve ölümle birlikte de kapandığını öğrenir. Kafka’nın bir metafor yoluyla anlatmaya çalıştığı “varoluşunu gerçekleştirme fırsatı” aslında her insana eşit olarak verilmiştir ancak bazı insanlar kapının önünde beklemeyi tercih ederken bir kısmı da bekçilere ve yasaklara rağmen o kapıdan içeri girip kendilerine verilen hayatı en verimli şekilde yaşamayı seçebilirler. Esasen, yaşamı belirleyen seçimlerdir.
Bu çalışmada, Anar’ın birbirinden farklı renklere sahip karakter dünyasında Varoluşçu felsefenin temel izlekleri bağlamında incelemeler yaparken Kafka’nın anlattığı hikâyeyi sıklıkla hatırladım ve kendime dair de pek çok keşifte bulundum. Umarım çalışmam gerek kendi varoluşsal yolculuğumuzu keşfetmede gerekse de Anar’ı ve eserlerini daha derinden anlamada aydınlatıcı bir rehber olur.