II. Meşrutiyet döneminin fikri ve siyasi atmosferinde, Üç Tarz-ı Siyaset'i oluşturan Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük fikirleri aydınlar arasında oldukça ilgi görmüştür. Türkiye'nin düşünce tarihinde önemli bir yer edinen ve aynı zamanda Türkçülüğün Manifestosu olarak ünlenen Üç Tarz-ı Siyaset, daha sonraki dönemlerde de gündemde olmaya devam etmiştir.
Kazan Tatarlarından olan, Osmanlı coğrafyasını da iyi bilen bir aydın olarak Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset'te; devletin içinde bulunduğu sorunları, siyasi tarihi yönden analitik bir bakış açısıyla değerlendirmiştir. Osmanlıcılık ve İslamcılık politikalarına yönelik iç ve dış engellerden kaynaklı çeşitli imkânsızlıkları belirttikten sonra, alternatif çözüm olarak Türkçülük fikrini gündeme getirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'na iltica eden Rusya göçmeni Akçura, Osmanlı(Anadolu) kökenli Türkçü aydın Ziya Gökalp ile birlikte Türkçülük fikrinin öncü isimlerinden birisi olmuştur.
Türkçülük fikrine siyasal bir nitelik kazandıran, aktivist ve entelektüel donanıma sahip Akçura'nın, Osmanlı kökenli Türkçülerden farklı olarak; Türkçülük anlayışını “Demokratik Türkçülük” ve “Emperyal Türkçülük” şeklinde ifade etmesi, onu diğer Türkçü aydınlardan ayıran önemli bir fark olmuştur. Bu şekilde Akçura'nın ifade ettiği fikirler, bugün için olağan gibi gelse de o günün koşullarında oldukça yeni, farklı ve ileriye dönük fikirler olmuştur. Yaşadığı döneme göre ileri denebilecek fikirlere sahip olmasına ve önemli bir “tahlil” yeteneğinin bulunmasına rağmen, aydınlar tarafından hak ettiği ölçüde anlaşılamamıştır. Bu yönüyle adeta “unutulan adam” durumunda olan Akçura, Mustafa Kemal'in değer verdiği bir isim olarak yakın çevresinde yer almış, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda, “laik” nitelikli siyasal kimliğin temellendirilmesinde fikirleriyle önemli derecede etkili olmuştur.