Tanzimat ve II. Meşrutiyet döneminin fikir ve gazeteci yönleriyle ünlenen ve çıkardığı Mizan gazetesiyle âdeta özdeşleşen ve bu faaliyetleri nedeniyle Mizancı Murat adıyla anılan yazarımızın ve yeni edebiyatımızın en önemli romanlarından biri kuşkusuz "Turfanda mı Yoksa Turfa mı?" dır.
Romanın "İfade-i Mahsusa" adlı ön sözünde Mizancı Murat, eserin "millî roman" alt başlığıyla sunar ve bunun nedenini açıklar. Yazar, daha önce yayımlanan bazı romanların bu tanımla adlandırılmasını doğru bulmaz ve romanın böylesine ucuz malzeme yapılmasını, çoğu romanların basit sevişme tasvirlerini eleştirir.
Yazar; bu eserinde ahlaki edebiyat ilkesini benimsemiştir. Romanın daha başlığında bir ikilem vardır. Bir tarafta turfanda (yeni) kahramanlar, diğer tarafta turfa (tuhaf) kahramanlar vardır.
On iki bölümden oluşan eserde, Fransa'da tıp öğrenimini tamamlayıp İstanbul'a dönen Mansur'un hayal ve idealleri ve bu yoldaki gayretleri ele alınır. Mansur, aslında yazarın idealize ettiği ve savunduğu İslam birliğinin temsilcisidir.
Roman döneminin bir bakıma sosyal panoramasıdır: Ahlaki yozlaşma, yöneticilerin beceriksizliği, devlet dairelerinin vurdumduymazlığı, eğitimdeki çarpıklıklar vb... Eserde, ele aldığı konular açısından dönemine göre oldukça ilginç fikirler gündeme getirilir.
Roman tekniği açısından fazla dikkati çekmeyen Turfanda mı Yoksa Turfa mı? içeriği ve önerdiği fikirler ile önem arz eder. Gözleme dayalı, süssüz ve özentisiz üslubu ayrıca dikkate değer.