Ömer Seyfettin dizisinin altıncı kitabı olan “Bahar ve Kelebekler”de, on sekiz hikâye bulunmaktadır.
Kitaba adını veren Bahar ve Kelebekler’de yaşlı bir kadın ile onun, torununun torunu arasında geçen hikâyede, birbirinden çok uzak olan bu iki neslin olaylara, olgulara, hayata bakışı ve bunları yorumlayışı arasındaki derin uçurum anlatılmıştır. Yazar, bu derin uçurumu, insanın görme duyusuna ait iki zıt kavramı, siyah-beyaz zıtlığını, bu kelimeleri ısrarla kullanarak vurgulamış ve böylece tematik bir yan oluşturmuştur. Yazarın asıl hikâyecilik kudretini gösteren bu tür realist hikâyelerinde mizah unsuru göze çarpar.
Fon Sadriştayn’ın Karısı ve Fon Sadriştayn’ın oğlu; 20. yüzyılın başındaki aile yapısı, yurt sevgisi, Türkçülük ve milliyetçilik ülküsünü savunan veya bazı düşünceleri yeren tezli hikayelerine örnektir.
Bir Temiz Hava Uğruna’da; anlaşarak evlenmeyi savunur, görücü usülünü şiddetle reddeder. Görmeden evlenmenin yarattığı sakıncaları ve doğurduğu mutsuzluğu işler.
İstanbul’un sosyal çevresini ve fikir hareketlerine bağlı olguları 1/2 ‘de ele alır. Bit’te ise, hayvana methiyeler dizilir. Miras’ta, toplumsal bir sorun olan açgözlülük üzerinde durulur.
İstanbul’un sosyal çevresi içinde kadın, aşk, aile kavramlarındaki eksik ve aksayan yönler ile konak hayatı Namus ve Nişanlılar’da tasvir edilir.
Yazarın “İngiliz edebiyatından intihal (aşırma)” diye tanımladığı Acıklı Bir Hikâye’de; donmak üzere olan bir serçenin tasviriyle başlayıp giderek iradenin kullanılıp kaderin belirlenmesi yaradılandan istenir. Kesik Bıyık’ta, töreler bir mizah havası içinde eleştirilir. Yazarın “bir masal” olarak belirlediği; konusunu halk edebiyatı, folklor ve efsanelerden esinlendiği Kurumuş Ağaçlar’da görülür.
Kişilerin ya da toplumun bozuk, kötü yanlarını Rüşvet’te vurgular. Birinci Dünya Savaşı’nın toplumda yarattığı olumsuz etkiler, Binecek Şey ve Beynamaz’da ele alınır.
Velinimet’te, Logaritmacı Hasan Bey’in çalışmaktan çok “bir ekmek parası” isteyerek gününü geçirmeyi alışkanlık hâline getirmiş bir gence nasıl velinimet olduğu bahsedilir. Rütbe’de ise, okullu ve alaylı subayların durumu ele alınarak gelişmeye karşı olan orta sınıfın tavrı anlatılır. Yemek yenilen mekânların sırrı, Lokanta Esrarı’nda dile getirilir.