İnsan hürriyeti konusunda teolojik geleneğin dilini konuşan bir anlayış demokratik kültür üretebilir mi? Gerçek anlamda hürriyetten ve özgürlükten söz edebilir mi?
Neden, İslam dünyasında iktidarlar topluma tahakküm ederler? Özgürlüğü esaretin, demokrasiyi otoriter ve totaliter sitemlerin diline çevirirler?
Baskıyı din adına meşrulaştırmanın tarihi ve bunun iz düşümleri bize neyi anlatır? Bu soruların cevabı imajın, birbirinden farklı Kur’an meali üretmenin, Kopenhag kriterlerine uygun İslam geliştirmenin, İslam tarihinden vezinsiz kafiyesiz hikaye anlatmanın yoğun olduğu alanda bulunamaz. Çünkü bu sorular, düşüncenin konusudur.