Ali Ekrem ve Suut Kemâl... Zihninizde yanyana getirmekte zorlanacağınız iki isim... Yolları önce Galatasaray Sultanîsi'nde, sonra Dârülfünun'da kesişmiş; biri müderris, diğeri öğrenci olarak... Ali Ekrem'in ölümüne kadar sürecek dostlukları böyle başlıyor. Suut Kemal Paris'te felsefe ve estetik eğitimi görürken, İstanbul'da kalan hocasıyle ilişkisini mektuplar üzerinden sürdürüyor.
Biri yirmi üç yaşında diğeri elli dokuzunda; ama ikisi de şiire gönül vermiş bu garip dostlar arasında gidip gelen mektuplar özel hayatlarına dair pekçok teferruatı ortaya çıkarıyor. Ölüm, boşanma, aşk macerası gibi pekçok badireye rağmen, mektupların aslî konusu hep edebiyat ve şiir olarak kalıyor. Birisi hayatının son demine kadar Edebiyyât-ı Cedîde prensiplerine bağlı bir şair, diğeri Paris'te Baudelairian manzûmeler yazan bir şiir heveslisi... Ne kadar çok konuda fikir uyuşmazlığı yaşarlar, varın siz düşünün. Daha kolayı, elinizdeki mektupları okumaya başlayın.